Rusya’da Yaşam: Bir Türk Rusya’da Yaşayabilir Mi?

 Son yıllarda yapılan araştırmalarda Türk gençlerinin %76’sı yurtdışında yaşamak istiyor. Türkiye’nin ekonomik sorunları, gençlerin kendilerini özgürce ifade edememeleri, gelir dağılımındaki eşitsizlik, liyakatsizlik ve adaletsizlik ile birlikte baş gösteren işsizlik, gençleri yurtdışında ülke aramaya itiyor. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere ABD ve Kanada’ya yerleşmek isteyen gençlerin sayısı bir hayli fazla. İskandinav ülkelerinde yaşamak isteyen gençlerin sayısı ise Avrupa ve Amerika’dan sonra geliyor. Rusya’da yaşamak isteyen gençlerin oranı ise %0,3 (*). Bu oranın neden bu kadar düşük olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek: soğuk iklim koşulları, despot yönetim, ekonominin cazip olmaması, tarihsel olarak sürekli savaş halinde olmamız ve bir dönem ülke içinde komünizm aleyhine propagandalar.

Bu yazıda yurtdışına çıkmak isteyip Rusya’yı araştıran ve Rus kültürüne yönelik çalışma yapan genç arkadaşlar ve araştırmacılara Rusya’daki yaşamı, aile ve kültür yapısını ve Rusya’nın toplumsal hayatını gözleme dayalı tespitlerle sizlere aktaracağım.

Ana Tema: Soğuk

Rusya denilince akla gelen ilk görüntü kar, buz ve çığ. “Sibirya’dan gelen soğuk hava dalgası” şeklinde dillere pelesenk olan ve meteoroloji uzmanlarının ifadeleriyle “Rusya ve soğuk hava” kelime öbeği bilinçaltımıza yerleşmiş durumda. Dolayısıyla Rusya’nın soğuk havasını ve koşullarını biraz anlatmak gerekiyor.

Ülkenin ortalama sıcaklığıyla ilgili genel bilgi vermek mantıksız. Çünkü dünyanın en büyük kara parçasına sahip olan Rusya'da (17 milyon m²), çok çeşitli iklim koşulları mevcut. Karadeniz ve çevresindeki bölgelerde ortalama sıcaklık ile kuzey bölgelerindeki ortalama sıcaklık arasında çok büyük farklar var. Kuzey bölgelerinde kutup etkisi yaşanırken güney bölgelerinde Karadeniz iklimine daha yakın sıcak iklim koşulları var. Dolayısıyla genelleme yapmaktansa şehir bazlı verilere bakmak daha mantıklı. Örneğin, ülkenin başkenti Moskova’da ocak ayı ortalama sıcaklık -9,4°C iken temmuz ayı ortalama sıcaklık +18,2°C. Ülkenin ikinci federal büyük şehri olan St. Petersburg’da ise ocak ayı ortalama sıcaklık -12,4°C ve temmuz ayı ortalama sıcaklık +14,3°C şeklinde ölçülüyor (**).


Ruslar hava koşullarına adapte olmakta sorun çekmeseler de soğuk hava koşulları onların hayatlarını da derinden etkiliyor. St. Petersburg ve Moskova’da eylül ve ekim aylarında başlayan soğuk hava kasım ve aralık ayında kara dönüşüyor ve marta kadar aralıksız yağıyor. Belediye çalışanları kış mevsimi boyunca sürekli olarak kar temizlemeyle uğraşırken yaya geçitlerinde buz kırmakla mesailerini harcıyorlar. Birçok evin çatısında dağcı kıyafetleriyle buz kıran belediye işçilerine rastlamanız çok doğal. Mart ayından sonra ise yollar göle dönüşüyor. Şehir merkezinde yaya geçitlerinde oluşan çamur ve su birikintisi insanların yürüyüş yapmasına izin vermiyor. 

Kuzeyde, kırsal bölgelerde ise yaşam daha zor. Kasaba ve köy yolları tamamen kapanırken sağlık hizmetlerinden yoksunluk nedeniyle hayatını kaybeden insanların sayısı bir hayli fazla. Köylerde yaşayan insanlar mayıs ayından ağustos sonuna çetin geçen kış mevsiminin yarattığı tahribatı önlemekle geçiriyorlar. Evlerin çatıları tamir ediliyor, bahçeler yeniden düzenleniyor, kışa hazırlık için tüm koşullar seferber ediliyor. 

Kış mevsiminde Rusya’da limanlar komple donuyor. St. Petersburg’un içinden geçip Finlandiya körfezine dökülen Neva nehri aylarca buz tutuyor. Rusya’nın küresel ölçekte ekonomik gücü elinde tutmak adına denizaşırı politikaları kapsamında geliştirdiği, “sıcak denizlere inme” siyasetini kış aylarında net bir şekilde anlayabilirsiniz. Özellikle kuzey bölgelerinde deniz ticareti tam anlamıyla durma noktasına geliyor.

Ruslar soğuk hava ve kutup etkisine alışık olsalar da bu durumun psikolojik etkilerini de yaşıyorlar. Yoğun yağan kar ve uzun kış mevsimi nedeniyle insanlar birbirleriyle etkileşeme geçmekte zorlanıyorlar. Dolayısıyla iletişim eksikliği doğal olarak yaşanıyor. Kuzey bölgelerinde kış mevsimi boyunca güneş hiç doğmuyor. İnsanların hayatları karanlık içinde karla boğuşmakla geçiyor. Haliyle bu şartlarda yaşayan insanların ev dışındaki rutin işler dışında başka faaliyet alanları bulunmuyor. Şehir merkezinde de keza aynı şartlar geçerli. -20 derecelere varan soğuk havalarda dışarıda insan kalabalığı bulmak çok zor. İnsanlar genelde zamanlarını evlerinde geçiriyorlar.

Montesquieu'nun iklim teorisinden yola çıkarak iklimin yarattığı koşullar nedeniyle iletişimi zayıf olan Rus halkı yabancı insanlara karşı doğal olarak soğuk davranıyor. Türkiye gibi sıcak ülkeden gelip buradaki halkın arasına karıştığınızda çok farklı durumlarla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Örneğin, bizler, Türk halkı olarak çocuklara karşı çok duyarlı ve sıcak yaklaşırız. Tanımadığımız bir çocuğu markette gördüğümüzde türlü şakalar yapar, sever, okşarız. Fakat Rusya’da böyle bir durum karşısında çocuğun ailesi tarafından çok sert muameleyle karşılaşabilirsiniz. Çünkü başkasının çocuğuna karşı sevecen yaklaşmak, hatta bir adım öteye giderek söylemem gerekir ki kendi çocuğuna dahi şefkat ve merhametle yaklaşmak Rus halkının genetiğinde olmayan duygular. Parklarda, marketlerde, restoranda, müzede çocuğuna karşı sert davranan Rus kadınlarını görmek kaçınılmaz. Aile konusunda daha sonraki başlıklarda değineceğim, fakat aile içerisinde dahi iletişimler soğuk ve bizlerin kültüründen çok uzakta.

İskandinav ülkelerinde yaşamak isteyen insanlar için Rusya’nın soğuk hava şartlarının etkilemeyeceğini düşünüyorum. Soğuk mizaca sahipseniz ve iletişim konusunda zorluk çekiyorsanız Rusya sizin için iyi bir seçenek olabilir.

 

“Yavaş yavaş ölüyoruz, dedi kaplumbağa. Haklısın, dedi kelebek, ne uzun bir gün”

Gelelim Türkler için en can alıcı noktaya: beklemek! Biz Türkler için kırmızı ışıkta beklemek dahi işkencedir. Bankada yarım saat sıra beklemek eziyettir. Bir memurun iş başındayken yanındaki görev arkadaşıyla yaptığı sohbeti asla kaldıramayız. Markette yavaş çalışan kasiyere demediğimizi bırakmayız. Kuryenin 15 dakika geç kalması kültürel anayasaya göre idam. Restoranda 1,5 saat sonra siparişinizin geldiğini hayal edebiliyor musunuz? Evet, bu mizaçlara sahipseniz Rusya’da işkence çekmeniz kaçınılmaz. Yok eğer bu mizaçlara sahip değil ve sizin için durağanlık, yavaşlık, zamanlama gibi konular önemli değilse hemen ilk tarifeli uçağa atlayıp Rusya’ya gelin.

Türkler olarak belki bizim sabırsızlık durumumuz biraz abartı olabilir. Kırmızı ışıkta korna çalan bir toplumu haklı çıkaracak halimiz yok, fakat Rusya’da her şey o kadar durağan ve yavaş ki çileden çıkmanız kaçınılmaz. Kamu işlerinde bizim kırtasiye giderleri diye tabir ettiğimiz giderler çok fazla. Bürokrasi çok ağır ve birçok devlet kurumunda işler hala eski usulle hallediliyor. Kayıt defterleri tutan birçok kuruma rastlamanız mümkün. Bunun nedeni danışmada ya da arşivde çalışan insanların çoğunun yaşlı kesimden oluşması. Rusya’da şaşırmamanız gereken iki şeyden biri yaşlı insanların çalışma hayatında Türkiye’ye nazaran çok fazla olmasıdır. 70 – 75 yaş aralığında yaşlı kadınları müzelerde, bazı kurumların danışmanlık bürolarında ya da hastane kayıt – arşiv yerlerinde görmeniz çok doğal. (Bir diğer şaşırmamanız gereken şey de kadınların otobüs, tramvay, kamyon ve tren kullanması. Kadın çalışan nüfus Türkiye’nin en az iki katı ve her sektörde kadınları görmeniz mümkün). Bilgisayar kullanmayan ya da kullanmayı beceremeyen yaşlı çalışan kesim bazı kurumlardaki yavaşlığın sebebi oluyorlar. Fakat ana sebep kesinlikle Rusların pratik olmaması ve kamu yönetişimindeki zaaflık.

Bizler için pratiklik doğal olarak gelişmiştir. Bizler bir konunun detaylarıyla uğraşmak yerine doğrudan sonuca odaklanırız, çıktıya bakar ona göre olayları ya da işleri derleriz. Rus halkının detaycı olduğunu söyleyemem, fakat detayda o kadar boğuluyorlar ki evrak işleme ya da günlük hayattaki bazı olaylarda insanı çileden çıkaran yavaşlıkla karşınıza çıkabiliyorlar. Örneğin, internet üzerinden sipariş etmiş olduğunuz ürünü aracı firmadan almaya kalktığınızda, sizden pasaport, detaylıca evrak, fotokopiler, kendi sistemlerine kayıt açma ve kurumun kamerasına aldığınız ürünle birlikte poz verme ve siparişi yaptığınız bankadan onayın beklenmesi gibi birçok aşamadan geçiyorsunuz. Tüm bunlar minimum 25 dakika sürüyor. Eğer kalabalık ve sıra varsa 1 saatten aşağıya ürünü teslim almanız mümkün değil.

Devlet dairelerindeki memurlar bana kalırsa dünyanın en rahat işini yapıyorlar. Hem randevu usulü çalışıyorlar hem belirli saatlerde iş bölümü yaparak çalışıyorlar hem de istedikleri koşullarda diledikleri gibi hareket etme özgürlüğüne sahipler. Randevu usulü çalışmaları bizdeki elektronik sırayla çalışma sisteminden iyi elbette. Fakat randevu için kurumun çalışma programını takip etmeniz gerekiyor. Haftalık değişkenlik gösteren programı takip etmeniz ona göre randevu ayarlamanız lazım. Randevuyu ise bazen kurumun websitelerinden bazen de kuruma gidip elden almanız gerekiyor. 

Türk halkının sahip olduğu “e-devlet” dünyanın sekizinci harikası olsa gerek. Bizler için artık çok eskide kalmış olan ikametgâh adresini almak için burada bayağı bir zaman harcamanız gerekiyor. İkamet kağıdı almak için gerekli kurumdan randevu alacaksınız, zamanında kurumda bulunacaksınız, gerekli form dolduracaksınız vs. Türk insanına sormak gerekiyor: yazıcınız varsa ikametgâh adresinize e-devlet aracılığıyla kaç saniyede sahip olabilirsiniz? E-devlet ile dakikalar içerisinde sahip olduğunuz evraklara burada erişebilmeniz için haftalarınızı harcayabilirsiniz.

Her gittiğiniz devlet kurumu kalın klasörlerle sizi karşılıyor. Devlet memurları işlemlerini sağlama almak adına her evrak için minimum üç adet fotokopi istiyor. İşin en trajik tarafı kurumlarda fotokopi makinesi olmasına rağmen vatandaşların kullanımına izin vermiyorlar. Fotokopi merkezlerinden evraklarınızın fotokopisini çektirip getirmeniz gerekiyor. Yaşlı biriyseniz, zor zahmet randevu almışsanız ve fotokopiniz eksikse kimse sizinle ilgilenmez. Tekrardan tüm işlemler için yeniden randevu almanız evraklarınızı eksiksiz tamamlanmanız gerekiyor. Bizdeki gibi yaşlılara öncelik tanınma gibi durumlar söz konusu dahi değil. Bahsettiğim üzere pratik değiller ve ayrıca asla yardımcı olmak için çabalamıyorlar.

Memur sınıfı istediği gibi hareket etmekte özgür. Bizdeki memur sınıfı için rahat ve özgür derler fakat burada ciddi anlamda özgürlük var. Amir – memur ilişkileri genel olarak yok. Sorumlu oldukları amirler herhangi bir sorunda hatır gönül ilişkisiyle memurları istedikleri şekilde hoş görüyle karşılayabiliyorlar. Vatandaşın memuru şikâyet etme gibi bir durumu söz konusu dahi değil. Böyle bir kurum olmadığı gibi vatandaşın da böyle bir eğilimi olmuyor. Çünkü bir işe yaramayacağını biliyorlar. Bu özgürlüğün verdiği rahatlıkla da vatandaşa karşı çok sert ve küstah olabiliyorlar. Örneğin, sayfalar dolusu evrakı yapmış olduğunuz küçük bir harf hatası yüzünden geri çevirebiliyorlar. Bu nedenle eğer kamuda bir işiniz olacaksa tüm evrakları mutlaka defalarca kontrol etmeniz kurumun istediği formatta işlemeniz gerekiyor. Bazı kuruluşlar bunun için danışmanlık veriyor. Fakat para karşılığında bu işlemi yapıyorlar. Memur sınıfında hizmet kavramı diye bir şey yok. Vatandaşın işlemlerini kendilerine eziyet olarak görüyorlar. Evet Türkiye’de de durum farklı değil, fakat en azından bizde memur eğitimlerinde hizmet öncelikli koşul olarak veriliyor, gerisi memurun karakterine ve çalışma prensibine kalmış bir durum. Ayrıca bizdeki memurlar da yardımcı olmak, yaşlılara öncelik tanımak, en azından her memurun başında bir amirinin olması Rusya’yla kıyaslanamayacak derecede değerli unsurlar olarak göze çarpıyor.

Rus halkı bu yavaşlığı tam olarak sindirmiş vaziyette. Trafikte, restoranda, marketlerde, kafelerde beklemek onlar için alışılmış bir durum. Bizlere ters gelen bu durumu örneklerle anlatmak istiyorum.

St. Petersburg özelinde söylemem gerekirse sürücüler araba kullanmayı bilmiyorlar. Bizim Türkiye’de kadınların araba kullanımıyla ilgili genel eleştiri vardır: yavaş kullanıyorlar, manevraları yavaş alıyorlar, şerit değiştirmeyi bilmiyorlar vb. Fakat Rusya’da kadın-erkek fark etmeksizin araba kullanmayı bilen insan sayısı çok az. Trafikte şerit değiştirmeyi bilmeyen, doğru manevrayı yapamayan, aniden duran, aniden hareket eden ve özellikle de park etmeyi bilmeyen yüzbinlerce sürü var. Kırmızı ışıkta iki saniye geç hareket ettiği için birbirine saldıran halkımızın burada araba kullanması çok zor. 


Geniş coğrafyaya sahip Rusya’da bazen park yeri bulmak da sorun olabiliyor. Çünkü sürücülerin çoğu park etmeyi bilmiyorlar. İki arabanın arasına girmek gibi bir becerileri asla yok. Boş buldukları park yerine direk dalıyorlar ve diğer sürücülerin park edip etmeme ya da ana yolda geçişlerini umursamaz şekilde arabalarını park ediyorlar. Park konusunda sorun yaşayan halka bir de hükümet caddelerde park için zaman çizelgesi oluşturuyor. Haftanın belirli günlerinde caddelere park etmek yasak. Hiçbir anlamı ya da mantığı olmayan bu kural için insanlar arabalarının yerlerini bu çizelgeye göre değiştirmek durumunda kalıyorlar. Bu durumu şikâyet ya da itiraz etme gibi bir şansınız da yok. Böyle bir mekanizma bu ülkede işlemiyor maalesef.

Rusya’da yemek kültürüyle ilgili uzun uzadıya konuşacak herhangi bir konu maalesef ki yok. Bu yüzden yemek kültürüyle ilgili herhangi bir başlık açmayı düşünmüyorum. Çünkü Rusların yemek kültürleri, kendilerini uluslararası mutfakta kanıtlamış menüleri bulunmuyor. Dolayısıyla yemek yapmayı bilmiyorsanız, fast-food ürünleri tüketemiyorsanız, kültürünüze ait restoranlar bulamıyorsanız yemek sizin için ciddi bir sorun haline gelebilir. Fakat ben başka bir konuya değinmek istiyorum, o da restoran ya da kafelerdeki servislerin hızları. 

Sabah kahvaltısı için gittiğiniz bir mekanda bir omlet için ne kadar bekleyebilirsiniz? Van kahvaltısından bahsetmiyorum. Sıradan bildiğiniz sade bir omlet ve çay. Mekanın kalabalığını da hesaba katarak cevap verebilirsiniz. Fakat asla yarım saat sürmez. Sürerse de ya mekan sahibiyle tartışırsınız ya da parayı ödemeden çekip gidersiniz. Hatta yarım saat değil, on dakika sonra mırıldanmaya başlarsınız. Garsonla göz göze gelir sinirlenmeye başlarsınız. Rusya’da basit bir omlet için yarım saat beklediğimizi biliyorum. Ana yemekler için bazen saatlerce bekleyebilirsiniz. Hem şefler çok yavaş çalışıyor hem de garsonlar siparişleri masaya getirmekte yetersiz kalabiliyor. Ayrıca farklı çeşitlilikte verdiğiniz siparişler farklı zamanlarda gelebiliyor. Örneğin, çorba, salata ve et yemeği sipariş ettiniz. Salata önce geliyor, on beş dakika sonra çorba, yarım saat sonra da et yemeği. Bu durumu Türkiye’de yaşadığımı hayal dahi edemiyorum. Fakat burada çok doğal. İnsanlar bu duruma alışmışlar ve seslerini dahi çıkartmıyorlar.

Benzer şekilde kuryeler de çok yavaş. Bunun teknik bir sebebinin olabileceğini düşünüyorum. St. Petersburg’da kuryeler genellikle bisikletle çalışıyorlar. Çok küçük bir kısmı elektrikli scooter kullanıyor. Motorlu kurye neredeyse yok denecek kadar az. Haliyle vermiş olduğunuz sipariş çok geç gelebiliyor. Örneğin bir siparişin kurye ile bir saat sonra gelmesi çok doğal burada.

Beklemeyi seviyorsanız, devlet dairelerinde zaman geçirmek sizin hobileriniz arasındaysa ve aç kalmaktan keyif alıyorsanız Rusya'da yaşamak tam size göre. Yok eğer klasik bir Türkseniz, beş dakika için garsonla kavga ediyor, kırmızı ışıkta beklemeyi sevmiyorsanız buraya adapte olmak için bayağı bir zaman harcamanız, ilkelerinizden vazgeçmeniz gerecek.  

 

Aile Yaşamı: “Hiçbir insan iyi eğitilmiş bir aile kadar önemli bir miras bırakamaz.” – Thomas Scott

Aile biz Türkler için her şeydir. Bazen her şeyin de üzerindedir. Bizler ailemiz için her türlü fedakarlığı yapar, bazen kariyerlerimizden vazgeçer, bazen de kendimizi ölüme atarız. Bunlar için de şeref duyar aile gururundan bahsederiz. Günümüzde birçok kötü aile örnekleri olsa da toplumun genel eğilimine bakacak olursak aile kavramı Türkler için çok kutsaldır. Rusya da ise durum biraz farklı. 

Rusya'daki aile yapısına değinmeden önce şu uyarıyı yapmak istiyorum; Rusya siyasi tarihini bilmeden manevi duygulara yönelik analizler yapmaktan uzak durmak gerekiyor. Çünkü yapılacak her değerlendirme ya eksik olacak ya da acımasız. Bu yüzden ben elimden geldiğince Rus aile yapısını anlatırken hem tarihsel olgular ışığında değerlendirmede bulunacağım hem de objektif olmaya çalışacağım.

Rusya siyasi tarihi bir asırlık süre boyunca çeşitli olaylar ve felaketlerle karşı karşıya kalmıştır: Çarlık Rusya’sının tarihe karışması, birinci dünya savaşı, Bolşevik İhtilaliSovyetler Birliğinin kuruluşu, komünist rejimin hakimiyeti, iç savaşlar, acımasız gaddar yöneticilerin halk üzerindeki katı yönetimi, ikinci dünya savaşı, soğuk savaş, Sovyetler Birliğinin çöküşü, açlık, sefalet, kültürel geçiş ve şu anki despot yönetim. Bu her olay ve felaket halk üzerinde bireylerin manevi duygularına ve değerlerine doğrudan etki etmiştir. Resmi olmayan rakamlara göre iç savaş ile birinci ve ikinci dünya savaşında hayatını kaybedenlerin sayısı 40 milyona yakındır. Dolayısıyla her vatandaşın tarihinde acı hikayeler vardır. Ayrıca kısa süreli ideolojik değişimler ve baskın yöneticilerin halk üzerindeki tesiri bireylerin yetişme kültürlerini de doğrudan etkilemiştir.




Rus aile yapısının görünümü ataerkil olsa da aile içindeki bireylerin konumu maddiyata bağlı olarak şekillenmektedir. Genel Rus ailesindeki ideal aile biçimi anne, baba ve çocuklar olarak kabul edilmektedir. Bizdeki aile tanımının içine giren roller Ruslar için akraba sınıfına oturmaktadır. Dede, büyükanne gibi kişiler ailenin yüzeysel parçalarını oluşturur. Rus geleneğinden gelen kadının görevi evi yönetmek, erkeğin görevi ise para getirip aileyi beslemektir. Genel olarak Türk aile yapısına benzer özelliklermiş gibi görünse de Rus aile yapısının çok farklı yönleri ve eğilimleri bulunmakta.

Rus siyasi tarihinin bir asırlık dönemi göz önünde bulundurarak belirtmek gerekir ki bölünmüş aileler, dul kalan kadınlar, açlık ve sefalet ile karşı karşıya kalan aileler nedeniyle Rusların aileye yaklaşımları bizler gibi çok duygusal ya da sıcak olmuyor. Bölünmüş aileler çocuklarının gelişimlerini de doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla üvey anne ve babayla yetişen çocuklar gerçek ve derin aile sevgisinden uzak yaşıyorlar. Açlık ve sefalet ile yetişmiş bir bireyin maddiyata olan karşı konulamaz tutkusu aile kavramlarının üzerine geçebiliyor. Bu durum bizler için de geçerli. Toplumdaki aile yapılarının bozukluğunun ana nedeni çocukluk yaştaki aile eğitiminin yetersiz seviyede verilmesinden kaynaklanıyor.

Biz Türkler aile bireylerimiz için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırızdır. Aile bireylerinin sorunlarını çözmek için çaba sarf ederiz. Eğer aile bireyleri kendi iç sorunlarıyla karşı karşıyaysa yapıcı davranmayı tercih ederiz. Örneğin, Türkiye’de boşanmaya giden süreçlerde ailelerin genel durumu, istisnalar olsa da “bir şans verilmesi” yönündedir. Evlilik kutsal kabul edildiği için boşanma süreçlerinde aileler sürekli yapıcı destek vermeye çalışırlar. Rusya’da ise ebeveynler genellikle çocuklarının boşanması yönünde telkinlerde bulunuyorlar ve bu durumun da doğal olduğunu çocuklara işliyorlar. 

Maddi anlamda çıkar ilişkisine dayalı birçok evlilik olsa da Ruslar evlenirken herhangi bir maddi paylaşım sözleşmesi imzalamıyorlar. Genelde koca ayrılırken yaşadıkları evi ya da arabayı karısına verip boşanıyor. Boşanmak ise yukarıda bahsettiğim herhangi bir devlet dairesindeki işlemlerden daha kolay. Bir gün içerisinde boşanma imkanına sahip olabiliyorsunuz. Doğal olarak çok sayıda boşanmış, dul, başka eşlerden olan çocuklara sahip insanlara şahit oluyorsunuz.



Rusların evlilikteki temel anlayışları mutlu olmak üzerine kurulu. Evet, diyebilirsiniz ki “herkes bunun için evleniyor nedir bunda garip olan”. Fakat burada mutlak mutluluk söz konusu. Herhangi bir zor durumda ya da bireylerin yaşadığı sağlık sorunlarında ya da ekonomik zorlukta eşler birbirlerini hemen terk edebiliyor, partnerini yaşadığı sorunla baş başa bırakabiliyor. Türkiye’de o kadar çok insan tanıyorum ki sadece eşleri için şirketlerini satıp beş parasız kalan, evini satıp eşinin borcunu ödeyen. Bunları herhangi bir Rus vatandaşına anlatsanız inanmayabilir. Bizler evlenirken aldığımız görevi kutsal kabul edip hayatımızı feda etmek için uğraşıyoruz. Ruslar ise yaşanılan herhangi sorunda ayrılmayı, boşanmayı düşünüyorlar. Dolayısıyla aile içindeki ilişkiler yüzeysel, sevgiler de bu paralellikte yapay oluyor. 

Rus bir kadınla veya erkekle evlenmek isteyen insanlara verebileceğim en önemli tavsiye partnerlerinin aile yaşantısına ve aldıkları aile eğitimine dikkat etmeleri. 

Rus yazar Tolstoy'un şu sözüyle konuyu kapatmak istiyorum: 

Hiçbir şey bir erkeğin kişiliğini iyi aile terbiyesi almış bir kadınla kuracağı yakınlık kadar geliştiremez.


https://www.makdanismanlik.org/mak-danismanlik-genclik-arastirmasi/

** https://studyinrussia.ru/tr/life-in-russia/life-conditions/weather/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geleceğin Rus Lideri Dmitri Medvedev: Yaşamı, Siyasi Kariyeri ve Reformist Politikaları

2024 Yılında Rusya Ekonomisinin Görünümü ve 2025 Yılı Beklentileri

Rusya Federasyonu Anayasal Sistem ve Devlet Kurumları