Teknokratik Güç ile Otoriter Liderlik Arasında: Elon Musk – Vladimir Putin İlişkisi Üzerinden Jeopolitik Okuma
Elon Musk’ın, yalnızca
teknoloji alanında değil, giderek daha belirgin bir şekilde siyasal arenada da
görünür hale gelmesi, klasik güç tanımlarını dönüştüren bir fenomen olarak
değerlendirilmektedir. 2024 ABD başkanlık seçimleri sonrasında hükümette “Verimlilik
Bakanı” gibi sembolik ama dikkat çekici bir pozisyonda yer alması, onun
yalnızca bir girişimci değil, aynı zamanda devlet politikaları üzerinde nüfuz
sahibi bir figür haline geldiğini göstermektedir. Hatta birçok siyaset bilimci onu
geleceğin Başkanı olarak değerlendirmekte ve ona çok farklı bir misyon
yüklemektedir.
Musk’ın bu yükselişi,
yalnızca Amerikan iç siyaseti bağlamında değil, küresel ilişkiler düzleminde de
tartışmaya açılmıştır. Özellikle son yıllarda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir
Putin ile olan dolaylı ve doğrudan temasları, kamuoyunda olduğu kadar stratejik
analizlerde de dikkatle izlenmektedir. Musk'ın devlet dışı bir aktör olarak
kazandığı bu uluslararası görünürlük, modern uluslararası ilişkilerde devletler
arası geleneksel iletişimi yeniden tanımlayan bir yön taşımaktadır. Diplomatik
temasların yalnızca devlet temsilcileri arasında değil, teknolojik ve ekonomik
hegemonya sahibi bireyler üzerinden de yürütülebildiği bu yeni düzende, Elon
Musk gibi figürlerin söylem ve eylemleri artık jeopolitik karar mekanizmalarını
doğrudan etkileyebilecek güce sahiptir. Bu durum, özellikle Rusya gibi küresel
siyasette geleneksel güç dengeleri ile hareket eden aktörler açısından da
ilgiyle takip edilmektedir.
Musk ailesine ilişkin
bazı açıklamalar, bu ilişki ağının daha da katmanlı olduğunu göstermektedir. Geçtiğimiz
günlerde BBC’ye konuşan Elon Musk’ın babası Errol Musk, Putin’e ve liderlik
tarzına duyduğu hayranlığı açık bir şekilde dile getirmiş, bu açıklamalar Rusya
basınında da geniş yankı bulmuştur. Errol Musk, Putin’i “sakinliği ve duruşuyla
saygı uyandıran” bir lider olarak tanımlamış; onun gibi bir figüre hayranlık
duymanın "aptallık olmamak" için gerekli olduğunu belirtmiştir. Bu
söylem, yalnızca bireysel bir beğeni biçimi olarak değil, aynı zamanda Batı
dünyasının güçlü lider eksikliğine işaret eden bir yorum olarak da okunabilir.
Elon Musk’ın da babasıyla gerçekleştirdiği özel görüşmelerde, Ukrayna savaşını
yolsuzluk ve yozlaşma ile ilişkilendirdiği aktarılmış; bu yaklaşım, Batı’nın
kurumsal söylemi ile çelişen bir bireysel değerlendirme olarak dikkat
çekmiştir.
Bu veriler ışığında
Musk’ın küresel siyaset sahnesinde bir “teknokratik arabulucu” ya da bir tür
post-modern aktör olarak değerlendirilebileceği bir bağlam oluşmuştur. Artık
yalnızca roket fırlatan ya da yapay zekâ geliştiren bir figür değil; aynı
zamanda uluslararası ilişkilerde alternatif güç merkezi haline gelen bir kişi
olarak görülmektedir. Bu makale, Musk-Putin ilişkisini tarihsel bağlamda,
siyasal yakınlıkların dönüşümünde ve liderlik modellerinin etkileşiminde ele
alarak, çağdaş diplomasi anlayışını yeniden yorumlamayı hedeflemektedir.
Musk’ın Amerikan yönetiminde aldığı yeni rol, ailesel geçmişi ve söylemleriyle
birlikte ele alındığında, bu ilişki yalnızca magazinel değil; aynı zamanda
ciddi jeopolitik okumalara olanak tanıyan bir düzleme yerleşmektedir.

ABD Başkanlık
Seçimlerinde Musk’ın Etkisi
Elon Musk'ın Amerikan
siyasetindeki etkisi, 2024 başkanlık seçimlerinde Donald Trump'a verdiği yoğun
destekle belirgin bir şekilde artmıştır. Musk, bu süreçte Trump'ın kampanyasına
yaklaşık 290 milyon dolar bağışta bulunarak en büyük bireysel destekçilerden
biri olmuştur. Bu mali katkı, Trump'ın seçim kampanyasının finansal gücünü
önemli ölçüde artırmış ve Musk'ı Cumhuriyetçi Parti içinde stratejik bir figür
haline getirmiştir.
Seçimlerin ardından
Musk'ın Beyaz Saray ile olan ilişkisi daha da resmiyet kazanmıştır. Başkan
Trump, hükümetin verimliliğini artırmak amacıyla Hükümet Verimliliği
Departmanı'nı (DOGE) kurmuş ve Musk'ı bu departmanın başına getirmiştir. Bu
atama, Musk'ın teknoloji ve iş dünyasındaki deneyimlerini kamu yönetimine
taşıma çabası olarak değerlendirilmiştir. Musk'ın hükümetteki rolü, onun
politika yapım süreçlerine doğrudan katılımını sağlamış ve kabine
toplantılarında aktif bir şekilde yer almasına neden olmuştur. Özellikle,
hükümet harcamalarını azaltma ve bürokrasiyi sadeleştirme konularında agresif
politikalar izlemiştir. Ancak, bu yaklaşım bazı kabine üyeleriyle arasında
gerilimlere yol açmıştır; örneğin, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Ulaştırma
Bakanı Sean Duffy ile personel azaltımı konusunda anlaşmazlıklar yaşamıştır.
Musk'ın hükümetteki
etkisi, iş dünyasındaki faaliyetlerini de etkilemiştir. Özellikle son birkaç
ayda Tesla'nın satışlarında düşüşler yaşanmış ve bazı tüketiciler, Musk'ın
siyasi angajmanını protesto etmek amacıyla şirketi boykot etmiştir. Bu durum,
iş dünyası liderlerinin siyasi faaliyetlerinin ticari sonuçları üzerindeki
etkisini göstermesi açısından önemlidir. Kısacası Elon Musk'ın 2024
seçimlerinde Trump'a verdiği destek ve ardından hükümette üstlendiği roller,
onun Amerikan siyasetindeki konumunu güçlendirmiş, ancak aynı zamanda iş
dünyasındaki faaliyetleri üzerinde karmaşık etkilere yol açmıştır. Bu süreç, iş
dünyası liderlerinin siyasi arenadaki rollerinin sınırlarını ve etkilerini
yeniden değerlendirmeyi gerektiren bir örnek teşkil etmektedir.
Musk’ın Rusya
Yaklaşımı ve Söylemleri
Elon Musk’ın Rusya’ya
yönelik tutumu, klasik Amerikan dış politikasının söylemsel kalıplarına kıyasla
daha özgün ve yer yer alışılmadık ifadelerle şekillenmiştir. Özellikle Ukrayna
Savaşı bağlamında yaptığı değerlendirmeler hem Batı dünyasında hem de Rus
kamuoyunda farklı yankılar uyandırmıştır. Musk, savaşın başlamasının ardından
Ukrayna hükümetine Starlink hizmeti sağlayarak Kiev’in iletişim altyapısına
kritik bir destek sunmuş; ancak bu yardım, uzun vadede ABD ve NATO politikalarıyla
birebir örtüşmeyen bir diplomatik tutumla birlikte ilerlemiştir. Musk’ın kendi
sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamalarda, savaşın yalnızca
jeopolitik değil, aynı zamanda yolsuzluk, çıkar grupları ve tarihsel hak
iddialarıyla da ilgili olduğu yönündeki ifadeleri dikkat çekmiştir.
Bu tür açıklamalar,
Batı medyasında kimi zaman “Putin yanlısı” olarak yorumlanmış olsa da Musk’ın
yaklaşımı daha çok pragmatik bir gözlemcilik olarak değerlendirilebilir.
Ukrayna'daki yolsuzluklara dair yaptığı açıklamalar, savaşın tek taraflı anlatı
çerçevesine karşı alternatif bir görüş sunmakta ve bu bağlamda bireylerin
uluslararası politika üzerindeki etkisini yeniden tartışmaya açmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Musk’ın
babasının yaptığı bir konuşmada aktardıkları, bu tutumun yalnızca politik
değil, aynı zamanda kültürel bir çerçevesi olduğunu da ortaya koymuştur. Errol
Musk, BBC’ye verdiği röportajda Vladimir Putin’e duyduğu hayranlığı dile
getirmiş, onun liderlik tarzını “mantıklı, güçlü ve saygı uyandırıcı”
ifadeleriyle betimlemiştir. Errol Musk, Putin’i “sakinliği ve duruşuyla saygı
uyandıran” bir lider olarak tanımlamış; onun gibi bir figüre hayranlık duymanın
"aptallık olmamak" için gerekli olduğunu belirtmiştir. Bu beyanlar,
Rus kamuoyunda geniş yankı bulmuş, Errol Musk’ın sözleri devlet kontrolündeki
medyada olumlu bir biçimde işlenmiştir.
Elon Musk’ın da
babasının bu görüşlerini doğrudan onaylamasa da çatışmanın ahlaki kutuplarla
açıklanamayacağını ifade eden söylemleri, Batı dünyasında alışılmış
lider-fikriyat uyumuna alternatif bir perspektif geliştirdiğini göstermektedir.
Özellikle Ukrayna’daki yozlaşma yapılarının savaşın gidişatını etkilediğine dair
ifadeleri, yalnızca kişisel görüşler değil, aynı zamanda teknolojik bir aktörün
uluslararası meşruiyet konusunda nasıl söz sahibi olabileceğini de
göstermektedir. Bu tür çıkışlar, Musk’ın bir “taraf” olmaktan ziyade, yeni tip
bir aktör—yani teknolojik, finansal ve kültürel sermayeyi bir arada
kullanabilen post-modern bir figür—olarak konumlandığını ima etmektedir.
Rusya tarafından ise bu
söylemler, Batı’nın hegemonik anlatılarına karşı bir meşruiyet desteği olarak
değerlendirilmiştir. Kremlin’e yakın medya organlarında Musk’ın açıklamalarına
sıkça yer verilmiş; özellikle onun Ukrayna’ya dair sert eleştirileri, Rusya’nın
savaş gerekçeleriyle paralel bir anlatı çerçevesinde sunulmuştur. Bu durum,
Musk’ın uluslararası ilişkilerde doğrudan bir diplomatik aktör değilse bile,
dolaylı ve etkili bir kanaat önderi haline geldiğini göstermektedir. Onun
söylemleri yalnızca bir iş insanının düşünceleri olarak değil, küresel güç
dengesinde yeni normların habercisi olarak okunmaktadır.
Bu çerçevede Musk’ın
Rusya’ya yaklaşımı, klasik diplomasi ile post-modern etkileşim arasında bir
kesişim noktası yaratmaktadır. Ne doğrudan destek ne de açık bir karşıtlık
sergileyen bu pozisyon, onun uluslararası siyasal sistemde “bağımsız ancak
etkili” bir figür olarak tanımlanmasına olanak tanımaktadır. Bu yönüyle Musk,
geleneksel güç tanımlarını aşan ve devlet-dışı aktörlerin uluslararası
siyasetteki rolünü yeniden düşünmeyi zorunlu kılan bir örnek teşkil etmektedir.
Jeopolitik ve Teorik
Okuma
Uluslararası
ilişkilerde klasik devlet merkezli anlayış, 21. yüzyılda artan biçimde meydan
okumalarla karşı karşıya kalmaktadır. Elon Musk gibi küresel ölçekte ekonomik,
teknolojik ve kültürel sermaye birikimine sahip bireyler, sadece özel sektör
liderleri değil; aynı zamanda diplomatik aktörler olarak değerlendirilmeye
başlanmıştır. Bu dönüşüm, özellikle realizm ve liberalizm gibi egemen
kuramların sınırlarında ortaya çıkan yeni sorunsallar üzerinden
değerlendirilmeyi gerekli kılar. Musk’ın Vladimir Putin ile dolaylı biçimde
şekillenen ilişkisi, bu bağlamda devlet-dışı aktörlerin stratejik iletişimde ve
dış politika pratiklerinde nasıl konumlandığını anlamak açısından önemli bir
örnek sunmaktadır.
Realist yaklaşıma göre
uluslararası sistem anarşiktir ve başat aktörler devletlerdir. Güvenlik, güç
dengesi ve çıkar maksimizasyonu bu modelin temel ilkelerindendir. Bu
perspektiften bakıldığında, Elon Musk gibi bir figürün sistem içinde
belirleyici olabilmesi mümkün görünmemektedir; çünkü realist anlayışta bireyler
değil, devletler karar alıcıdır. Ancak çağdaş sistemde bireylerin sahip olduğu
maddi ve sembolik güç, geleneksel realist denklemi zorlayacak ölçüde
genişlemiştir. Musk’ın savunma sanayiinden uydu iletişimine, sosyal medyadan
enerji teknolojilerine kadar sahip olduğu altyapılar, onu bir devletin
stratejik kapasitesini etkileyebilecek nitelikte bir güç unsuru haline
getirmiştir. Bu durum, realizmin dar devletçi çerçevesi içinde yeniden
değerlendirme gerektirir.
Öte yandan liberal
kuram, devlet-dışı aktörlerin sistem içindeki rolünü daha meşru biçimde
açıklayabilmektedir. Uluslararası kurumlar, şirketler ve bireylerin işbirliği
aracılığıyla barışı ve karşılıklı bağımlılığı artırabileceği varsayımı, Musk’ın
varlığıyla daha da görünür hale gelmektedir. Ancak Musk’ın ilişkileri yalnızca
karşılıklı faydaya değil, aynı zamanda kişisel vizyonuna, ideolojik söylemine
ve pragmatik hedeflerine de dayanmaktadır. Bu da onu klasik liberal anlayıştan
bir ölçüde uzaklaştırır; çünkü onun hareket biçimi kurumsal değil, bireysel
güdülerle şekillenen bir dinamizme sahiptir.
Bu noktada
konstrüktivist yaklaşım daha açıklayıcı bir çerçeve sunar. Konstrüktivizm,
aktörlerin kimlikleri, söylemleri ve sosyal inşa süreçlerini merkeze alır. Elon
Musk’ın Putin’e yönelik söylemlerinde doğrudan bir destek değil; ancak Batı’nın
moralist söyleminden farklılaşan, çatışmalara rasyonel zeminden bakan bir tavır
olduğu görülmektedir. Musk, çatışmaları yalnızca güvenlik veya ekonomik
çıkarlar üzerinden değil; aynı zamanda tarihsel bağlam, kültürel yorumlar ve
liderlik biçimleri üzerinden değerlendirmekte; bu tavrı ile kendi dış politika
söylemini inşa etmektedir. Bu anlamda, konstrüktivist açıdan bakıldığında
Musk’ın dış politikadaki etkisi yalnızca sahip olduğu maddi güçten değil, aynı
zamanda inşa ettiği kimlik ve anlamlandırma biçimlerinden de kaynaklanmaktadır.
Jeopolitik düzlemde ise
Musk–Putin ilişkisi, klasik Doğu-Batı ayrımının ötesinde bir pragmatik iletişim
biçimine işaret eder. Moskova, tarihsel olarak Batı hegemonyasına karşı
alternatif güç merkezleri inşa etmeye çalışmış; bu bağlamda anti-hegemonik figürleri
desteklemeye açık bir strateji izlemiştir. Elon Musk’ın hem sistem içi hem de
sistem dışı kimlikler arasında salınan pozisyonu, Rusya için hem potansiyel bir
propaganda malzemesi hem de bir tür stratejik kanal olarak görülmektedir. Rus
medyasının Musk’a verdiği geniş yer, yalnızca bir takdir değil; aynı zamanda
Batı’daki çözülmeleri işaret eden bir stratejik okuma biçimidir.
Bu bütün içinde
değerlendirildiğinde, Musk–Putin ekseni, devlet-dışı aktörlerin sadece ekonomik
değil, diplomatik ve ideolojik bağlamlarda da nasıl sistem kurucu işlev
görebileceğini gösteren önemli bir örnek oluşturmaktadır. Uluslararası
ilişkilerde aktör tanımı yeniden şekillenmekte; teknoloji devleri, bireysel
liderler ve kültürel figürler, artık klasik büyükelçilik kanallarından daha
fazla etki yaratabilmektedir. Musk’ın örneğinde olduğu gibi, bu tür figürler
yalnızca politikayı izlemekle kalmaz; onun seyrini doğrudan etkileyebilecek
ölçekte aktörleşir.
Yeni Diplomasi
Biçimleri ve Güç İlişkilerinin Evrimi
Geleneksel diplomasinin
temel bileşenleri uzun bir dönem boyunca devlet temsilcileri, büyükelçilikler,
müzakere masaları ve kurumsal protokoller etrafında şekillenmişti. Ancak 21.
yüzyılın ikinci çeyreğine girilirken bu yapı giderek daha fazla sarsılmakta,
diplomasi pratikleri çok katmanlı ve çoğulcu bir nitelik kazanmaktadır. Elon
Musk gibi figürler, bu dönüşümün yalnızca bir sonucu değil, aynı zamanda itici
gücü olarak ortaya çıkmaktadır. Artık diplomasinin yürütülmesinde geleneksel
dışişleri bakanlıklarının yanı sıra teknoloji şirketleri, sosyal medya
platformları ve bireysel liderlik profilleri de belirleyici rol oynamaktadır.
Musk, resmi bir
diplomatik kimliğe sahip olmamasına rağmen, küresel krizlerin seyri üzerinde
doğrudan etkide bulunabilecek kapasiteye ulaşmıştır. Starlink gibi altyapı
projeleriyle savaş alanlarında iletişim ağı sağlayabilmesi, klasik diplomatik
baskı ya da müzakere gücünün ötesine geçen bir pratik etki yaratmaktadır. Bu
durum, diplomasi kavramının yalnızca söylemle değil; altyapı, teknoloji ve
iletişim kontrolüyle de yürütülebileceğini göstermektedir. Diplomasi artık
yalnızca kelimelerle değil, veriyle, teknolojiyle ve sembolik güçle de inşa
edilmektedir.
Musk’ın Putin’e
doğrudan temas kurup kurmadığına dair kesin bilgiler olmamakla birlikte,
söylemleri ve kamuya açık pozisyonları, bu ilişkiyi dolaylı bir diplomatik
kanal gibi işlemektedir. Bu süreçte klasik devlet temsilcileriyle sınırlı
kalmayan iletişim biçimleri ortaya çıkmakta; bireylerin küresel kamuoyuna hitap
etme biçimleri, doğrudan diplomatik etki yaratabilmektedir. Bu yönüyle Musk,
yalnızca devlet-dışı bir aktör değil, aynı zamanda sistem dışı diplomatik bir
figür olarak konumlanmaktadır.
Uluslararası
ilişkilerde güç dağılımının evrimi de bu yeni diplomasi biçimlerini mümkün
kılan bir diğer faktördür. Soğuk Savaş sonrası dönemde hegemonya kuran Batı
merkezli güç yapısı, bugün çok merkezli, parçalı ve rekabetçi bir düzene
dönüşmektedir. Bu yapı içerisinde yalnızca devletler değil, ekonomik devler,
teknolojik altyapı sağlayıcıları ve kültürel figürler de güç merkezleri
oluşturabilmektedir. Elon Musk, sahip olduğu ekonomik kaynakların ötesinde,
kültürel ve ideolojik bir etki alanı da yaratmaktadır. Özellikle genç nüfusun
bilgi tüketiminde geleneksel medya yerine doğrudan Musk’ın söylemlerine
yönelmesi, bu dönüşümün toplumsal yönünü de açık etmektedir.
Gücün artık yalnızca
maddi kaynaklarla değil, aynı zamanda ağlarla, algoritmalarla ve sembolik
otoriteyle dağıtıldığı bir dünyada, diplomasi de bu çok katmanlı yapının içinde
yeniden tanımlanmaktadır. Elon Musk’ın bir yandan Amerikan hükümetinde resmi pozisyon
üstlenmesi, diğer yandan kendi şirketlerinin stratejik kapasitesini
uluslararası siyasal dinamiklerle ilişkilendirmesi, yeni bir diplomasi
aktörlüğünün prototipi olarak okunabilir. Bu aktörlük türü, hem geleneksel
yapılarla uyumlu hem de onlara alternatif yaratabilecek potansiyele sahiptir.
Bu gelişmeler ışığında
devletlerin de dış politikalarını yeniden gözden geçirmeleri, diplomatik temas
ve etkide bireyleri, şirketleri ve dijital yapıları hesaba katmaları
gerekmektedir. Musk örneği, bu yeni dönemin ilk dramatik tezahürü olabilir;
ancak teknolojik sermaye sahibi bireylerin uluslararası siyasette oynayacakları
rollerin giderek daha belirginleşeceği bir gelecek artık sadece olasılık değil,
yapısal bir eğilim halini almaktadır.
Sonuç ve
Değerlendirme
Elon Musk’ın
uluslararası siyasetteki konumu, klasik devlet kuramlarının öngördüğü
sınırların çok ötesine geçen yeni bir aktörlük biçiminin göstergesidir. Onun
yalnızca bir iş insanı ya da teknoloji girişimcisi değil; aynı zamanda
söylemleri, yatırımları ve etki alanlarıyla küresel karar alma mekanizmalarında
dolaylı ama güçlü bir figür olarak belirginleştiği açıkça gözlemlenmektedir.
Vladimir Putin gibi otoriter liderlerle doğrudan ilişki kurmaktan ziyade,
onların liderlik biçimlerini rasyonel zeminlerde analiz etmesi ve kimi zaman bu
figürleri Batı’nın moralist söylemleri karşısında daha "mantıklı" bir
pozisyona yerleştirmesi, yalnızca kişisel görüş değil; aynı zamanda mevcut
diplomatik paradigmaya yönelik alternatif bir okuma önerisidir.
Donald Trump döneminde
gelişen ve 2024 seçimleriyle birlikte kurumsal bir düzeye evrilen Musk’ın
siyasi etkisi, onun küresel ölçekte nasıl bir güç merkezi haline geldiğini açık
biçimde ortaya koymuştur. Musk’ın Amerikan hükümetinde resmî görev alması, aynı
anda hem kamusal hem de özel alanda hareket edebilmesini sağlayarak onu “çift
kimlikli” bir aktör haline getirmiştir. Bu durum, uluslararası siyasette güç
dağılımının yalnızca devletler arasında değil; bireyler, şirketler ve
teknolojik platformlar arasında da gerçekleştiği yeni bir gerçekliğe işaret
etmektedir.
Putin’in liderlik
tarzına dair yapılan açıklamaların Batı basını ile Rus basını arasında farklı
şekillerde yansıtılması, Musk’ın söylemlerinin yalnızca bir görüş değil, aynı
zamanda politik etki üretme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bu
noktada, uluslararası ilişkilerde dilin ve temsilin önemi bir kez daha
belirginleşmektedir. Musk’ın pozisyonu, yalnızca bir ekonomik aktör olarak
değil, aynı zamanda bir kültürel temsilci ve jeopolitik aracı olarak da
okunabilir. Bu çok yönlü kimlik, klasik diplomasiye alternatif yeni diplomatik
biçimlerin yükselişine işaret etmektedir.
Uluslararası ilişkiler
teorileri açısından bakıldığında ise Musk figürü, realist paradigmada
tanımlanamayacak kadar esnek; liberal kuram için fazlasıyla bireysel; fakat
konstrüktivist yaklaşım açısından oldukça anlamlı bir örnek olarak
değerlendirilebilir. Onun söylemleri, kimliği ve küresel algısı; uluslararası
sistemin yalnızca maddi güç değil, anlam inşası ve temsil üzerinden de
şekillendiği yeni bir dönemin sinyallerini vermektedir. Devlet-dışı aktörlerin
diplomatik meşruiyet kazanma sürecinde Musk gibi figürlerin öncülüğü, bu
dönüşümün artık spekülatif değil, yapısal olduğunu ortaya koymaktadır.
Elon Musk – Vladimir
Putin ilişkisinin doğrudan değil, ancak çok katmanlı bir semboller ağı ve medya
temsili üzerinden okunması gereken bir düzeyde olması, yeni dönemde
uluslararası ilişkilerde güç analizlerinin yalnızca resmî diplomatik belgelerle
değil; kültürel söylemler, dijital platformlar ve liderlerin kişisel etkileri
üzerinden de yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu dönüşüm, yalnızca diplomasi
pratiğini değil; aynı zamanda güç teorilerini, aktör tanımlarını ve
uluslararası meşruiyet biçimlerini de yeniden düşünmeyi gerektirmektedir. Bu
anlamda Elon Musk, içinde bulunduğumuz çağın yeni diplomasi mimarisinde
yalnızca bir figür değil; aynı zamanda bu mimarinin bizzat kurucularından
biridir.
Sadık Arpacı
Uluslararası
İlişkiler, Rusya Uzmanı
Tel: +905459323677
E-Mail: by.sadik@hotmail.com
Kaynakça
- Mordowanec, N. (2025, 31
Mart). Elon Musk's Father Says It Would Be 'Foolish' Not to Admire
Putin. Newsweek. https://www.newsweek.com/elon-errol-musk-vladimir-putin-2055457
- Grove, T. (2024, 10 Ekim). Elon
Musk's Secret Conversations With Vladimir Putin. The Wall Street
Journal. https://www.wsj.com/world/russia/musk-putin-secret-conversations-37e1c187
- Klepper, D. (2024, 13 Ekim). Inside
Elon Musk’s Reported Phone Calls with Putin — and Why It Matters. PBS.
https://www.pbs.org/newshour/politics/what-to-know-about-elon-musks-reported-phone-calls-with-putin-and-why-it-matters
- Banco, E., Pamuk, H., &
Stolyarov, G. (2025, 2 Nisan). Putin Envoy Dmitriev, Trump Envoy
Witkoff Meet in Washington. Reuters. https://www.reuters.com/world/europe/putins-investment-envoy-dmitriev-may-visit-washington-kremlin-says-2025-04-02/
- BBC News Russian. (2025, 27
Mart). Отец Илона Маска назвал Путина великим лидером и выразил
восхищение его речами. BBC. https://www.bbc.com/russian/articles/c9rw96lgzjvo
Yorumlar
Yorum Gönder