Geçmişten Günümüze Rus Halkının Devletle İlişkisi
Rusya halkının siyasete ve devlete
bakışı, tarihsel süreçler, kültürel kodlar ve modern dinamikler çerçevesinde
şekillenmiş karmaşık bir olgudur. Çarlık Rusya’sından Sovyetler Birliği’ne ve
modern Rusya Federasyonu’na uzanan süreçte, devletin merkezi rolü ve güçlü
liderlik algısı, halkın kolektif bilincinde kalıcı bir yer edinmiştir. Bu
çalışma, Rusya’da halkın devlete ve siyasete dair algısını, tarihsel ve
sosyo-kültürel bağlamda ele alırken, modern dönemdeki değişimleri de
irdelemektedir.
Makale, öncelikle tarihsel mirasın
halk üzerindeki etkisini değerlendirerek, çarlık dönemi ve Sovyetler
Birliği’nin otoriter devlet anlayışının günümüzdeki yansımalarını
incelemektedir. Ardından, yerel yönetimlerin halkın beklentilerini ne ölçüde
karşılayabildiği ve merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki gerilimler
ele alınmaktadır. Medya ve propagandanın, halkın algısını şekillendirmedeki
kritik rolü detaylandırılarak, devlet kontrolündeki medya ile bağımsız
platformlar arasındaki dinamikler analiz edilmektedir. Ayrıca, genç nesillerin
artan protesto kültürü ve sosyal hareketlere katılımı, halkın değişen devlete
bakışını anlamak açısından önemli veriler sunmaktadır. Kültürel kodlar ile
modernleşme arasındaki çatışmanın halkın siyasal tercihlerini ve devlete
bağlılık anlayışını nasıl etkilediği de tartışılmaktadır. Son olarak, sosyal
politikalar ve küresel siyaset algısı üzerinden halkın devlete yönelik güveni
ve eleştirileri değerlendirilerek kapsamlı bir çerçeve sunulmaktadır.
Bu bağlamda, çalışma, Rusya
halkının devlete ve siyasete yönelik bakışını çok boyutlu bir perspektifle ele
almayı amaçlamaktadır. Bu analiz, yalnızca tarihsel ve kültürel bağlamları
değil, aynı zamanda modern dönemin sosyo-ekonomik ve politik koşullarını da
içermektedir.
Rusya’da Halkın Siyasete ve Devlete
Bakışı
Günümüzde
modern Rusya’da halkın siyasete bakışı, geçmişten gelen bu mirasla harmanlanmış
bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Vladimir Putin’in uzun yıllardır
süregelen liderliği, halkın güçlü bir lidere duyduğu ihtiyacın tezahürü olarak
yorumlanabilir. Birçok Rus vatandaşı için Putin, yalnızca bir siyasetçi değil,
aynı zamanda ülkenin güvenliği ve istikrarının garantörüdür. Bununla birlikte,
özellikle kırsal kesimlerde, siyasete yönelik ilgi oldukça sınırlıdır. “Bizim
için hiçbir şey değişmez” algısı, bu ilgisizliğin temelini özetleyen bir
mottodur.
Rusya’da
siyasete katılımın düşük olmasının, siyasete olan ilgisizliğin bir diğer nedeni
de seçim sistemine duyulan güvensizliktir. Örneğin, 2018 başkanlık
seçimlerinden sonra yapılan bir sokak röportajında bir vatandaş, “Kimin
kazandığını oy vermeden önce de biliyorduk. Her şey zaten belli” diyerek bu
algıyı dile getirmiştir. Halkın bir kısmı için siyaset, yalnızca elitlerin
yönettiği bir alan olarak görülmekte ve bireysel katkı ya da değişim ihtimali
neredeyse imkânsızdır. Ancak bu karamsar tablo, tüm toplum için geçerli
değildir. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan genç nesiller arasında devleti ve
liderliği eleştiren bir bakış açısı giderek yaygınlaşmaktadır. YouTube, TikTok gibi
sosyal medya platformlarının yaygınlaşması, muhalif seslerin daha fazla
duyulmasına olanak tanımaktadır. Alexey Navalny’nin düzenlediği protestolara
katılan gençlerin sayısındaki artış, bu değişimin bir göstergesi olarak kabul
edilmektedir. Genç bir protestocunun “Biz her şeyin değişebileceğini biliyoruz,
ama bu cesaret gerektiriyor” sözleri, yeni neslin devlete bakışındaki dönüşümü
özetler niteliktedir. Fakat Ukrayna Savaşı’nın etkisiyle birlikte geniş çaplı
manipülatif propagandalar eşliğinde bu kesimin de sesinin kesildiğini
söylememiz lazım. Özellikle liderleri olarak kabul ettikleri Navalny’nin ölümü
sonrası ülkede beklendiği gibi herhangi bir büyük protesto olmamış ve bu
kesimin sesi tamamen kısılmıştır.
Gençlerin
bu muhalif tarafıyla birlikte, devlete olan bağlılık duygusu halkın büyük bölümünde
hâlâ güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Batı ile ilişkilerdeki gerilim,
halkın büyük bir kısmının devleti savunma refleksini arttırmaktadır. Özellikle
devlet kontrolündeki medya, Batı ülkelerini genellikle “Rusya’ya karşı
komplolar kurmakla” suçluyor ve bu, halk arasında geniş bir kabul görüyor.
Örneğin, 2022 Ukrayna savaşı sırasında yapılan bir kamuoyu yoklamasında, halkın
yüzde 70’inin savaşı desteklediği ortaya çıktı. Bugünler de yapılan anketlerde
ise bu oran %80’lerin üzerindedir. Ankete katılan bir kişi, “Batı bizi köşeye
sıkıştırırken devletimize sırtımızı dönemeyiz” diyerek bu tutumu açıkça ifade
etmiştir.
Diğer
yandan, ekonomik sıkıntılar halkın devlete olan güvenini zaman zaman
sarsabiliyor. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan insanlar, düşük maaşlar ve
artan fiyatlar nedeniyle devleti eleştirmeye daha yatkın bir tutum
sergilemektedir. Ancak bu eleştiriler, genellikle sistemsel bir değişim
talebinden ziyade mevcut şartların iyileştirilmesine yönelik beklentiler olarak
dile getiriliyor.
Rusya’da
halkın devlete ve siyasete bakışı, tarihsel hafızadan gelen güçlü bir gelenekle
modern dünyanın dinamikleri arasında karmaşık bir dengeye oturuyor. İnsanlar,
bir yandan devleti güvence olarak görürken, diğer yandan da değişim arzusunu da
yadsımıyorlar. Ancak bu değişim arzusu, toplumun tamamına yayılmış bir talep
olmaktan uzak. Kimi zaman güçlü liderlere duyulan hayranlık, kimi zaman ise
siyasetten uzak durma eğilimi, bu büyük ülkenin halkının devlete bakışını
şekillendiren temel unsurlar olmaya devam ediyor.
1.
Rusya’da Yerel Yönetim ve Halkın Algısı
Rusya’da
halkın siyaset ve devlete bakışını anlamak için yerel yönetimlere olan algıyı
incelemek önemlidir. Ülkenin geniş coğrafi yapısı ve kültürel çeşitliliği,
farklı bölgelerdeki halkın yerel yönetime bakışını derinden etkilemektedir.
Moskova ve St. Petersburg gibi büyük şehirlerde halkın beklentileri, kırsal
bölgelerde yaşayanların ihtiyaçlarından belirgin şekilde ayrıştırırken, büyük
şehirlerde, halkın yerel yönetimden beklentileri genellikle altyapı projeleri,
sosyal hizmetlerin iyileştirilmesi ve ekonomik fırsatların artırılması gibi
daha kapsamlı konular etrafında şekilleniyor. Özellikle Moskova’da trafik
sıkışıklığı, yüksek kira bedelleri ve modern eğitim olanaklarına erişim gibi
karmaşık sorunlar, yerel yönetimlerin sıkça eleştirildiği başlıca konular
arasında yer alırken, buna karşın kırsal bölgelerde yaşayanlar için yol yapımı,
temiz suya erişim ve temel sağlık hizmetlerinin sağlanması gibi daha temel
gereksinimler ön plandadır. Örneğin, Ural Dağları’nın eteklerindeki küçük bir
köyde, kış aylarında yolların kapanması halk için ciddi bir sorunken, büyük
şehirlerde ulaşımın düzenli işlemesi beklentisi hakimdir.
Yerel
yönetimlerin merkezi hükümetten gelen talimatlara sıkı sıkıya bağlı olması,
halkın devlete bakışında önemli bir rol oynamaktadır. Rusya’nın federal
yapısına rağmen, pek çok yerel yönetim, Moskova’dan gelecek kararlar ve fonlara
bağlıdır. “Moskova her şeyi belirliyor” söylemi, kırsal bölgelerde sıkça dile
getirilen bir şikayettir. Örneğin, bir köy belediye başkanının halkın ihtiyaçlarını
dile getirmesine rağmen, bu ihtiyaçların karşılanması için Moskova’dan bütçe
onayı alması gerekebilir. Bu durum, merkezi hükümete duyulan saygıyı
artırırken, yerel düzeyde değişim ve katılım beklentilerini de sınırlı hale getirmektedir.
Yerel
yönetim seçimleri de halkın katılımının düşük olması nedeniyle sık sık eleştirilmektedir.
Pek çok vatandaş, bu seçimlerin adil bir şekilde yapılmadığına inanır ve bu
nedenle seçimlere karşı ilgisizdir. Örneğin, 2020 yılında yapılan bir belediye
başkanlığı seçiminde kırsal bölgelerdeki katılım oranı %30’un altına düşmüştür.
Bu düşük katılım, halkın yerel yönetimlere olan güvensizliğini ve değişim
beklentisindeki zayıflığı ortaya koyar. Ayrıca, yerel yönetimlerin halkla
iletişim kurma biçimi de eleştirilerin odağındadır. Özellikle kırsal
bölgelerde, halkın taleplerinin yeterince dikkate alınmadığı yönünde yaygın bir
algı vardır. Bir köy sakininin “Bizim söylediklerimiz sadece kağıt üzerinde
kalıyor” ifadesi, bu algıyı net bir şekilde özetlemektedir. Buna karşılık büyük
şehirlerde, yerel yönetimler sosyal medya gibi modern iletişim araçlarını daha
aktif bir şekilde kullanarak halkla iletişim kurmayı hedeflemektedir.
Son
yıllarda yerel yönetimlerin etkinliğini artırmaya yönelik bazı girişimler olsa
da bu çabalar halk nezdinde yeterince karşılık bulmamıştır. Örneğin, birkaç
bölgede hayata geçirilen “katılımcı bütçeleme” projeleri, halkın bütçe
planlamasına doğrudan katkı sağlamasını hedeflemiştir. Ancak bu projeler,
kırsal bölgelerde yeterli bilinçlendirme ve katılım olmaması nedeniyle sınırlı
başarı elde etmiştir. Halkın yerel yönetime dair algısını etkileyen bir diğer
önemli faktör, yerel liderlerin yetkinliği ve halkla kurduğu ilişkidir. Bazı
bölgelerde, yerel liderlerin halktan kopuk olduğu ve sorunlara çözüm üretmek
yerine merkezi otoritenin kararlarını uygulamakla sınırlı kaldığı yönünde
eleştiriler yoğundur. Bu durum, özellikle genç nüfus arasında siyasi
ilgisizliğe yol açmaktadır. Öte yandan, yerel yönetimlerin ekonomik
eşitsizlikleri çözmedeki yetersizliği de halkın güvenini zedeleyen önemli bir
faktördür. Örneğin, Sibirya’nın uzak bölgelerinde yaşayan halk, bölgedeki doğal
kaynakların zenginliğine rağmen temel hizmetlere erişimde büyük sıkıntılar
yaşamaktadır. Bu durum, devletin kaynakları adil bir şekilde dağıtamadığı
eleştirilerine neden olmaktadır.
2.
Rusya’da Medya ve Propaganda
Rusya’da
medya, halkın devlete ve siyasete bakışını şekillendiren en güçlü araçlardan
biri olarak öne çıkar. Özellikle devlet kontrolündeki televizyon kanalları,
Kremlin’in politikalarını destekleyen bir söylem üreterek geniş bir izleyici
kitlesine ulaşmaktadır. Rusya’da televizyon, özellikle yaşlı nesiller için en
etkili haber kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu nesiller, devlet
televizyonunun sunduğu içeriklere büyük ölçüde güvenmekte ve alternatif bakış
açılarını dikkate almamaktadır. Devlet televizyonu, özellikle dış politika
meselelerinde hükümetin başarılarını öne çıkarırken, muhalif görüşleri ya da
eleştirileri sınırlamaktadır. Örneğin, Kremlin’in Batı’ya karşı yürüttüğü
politikalar, halkın gözünde bir “milli gurur” meselesine dönüştürülmekte ve bu,
medya içerikleriyle sürekli pekiştirilmektedir.
Medyanın
bu denli güçlü bir şekilde devlet kontrolü altında olması, bağımsız gazetecilik
faaliyetlerini oldukça zorlaştırmaktadır. Rusya’da muhalif medya organları hem
ekonomik hem de yasal baskılarla karşı karşıya kalmaktadır. Bağımsız
gazeteciler, ya içeriklerini oto-sansüre tabi tutmakta ya da ülke dışına
çıkarak çalışmalarını devam ettirmektedir. Ancak bu durum, alternatif bilgiye
erişim isteyen halk kesimlerinin seçeneklerini büyük ölçüde kısıtlamaktadır.
Sosyal
medya platformları ve internet gazeteciliği, özellikle genç nesiller arasında
farklı bir tablo çizmektedir. Bağımsız gazeteciler, YouTube, Telegram ve diğer
dijital platformlar aracılığıyla geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı
başarmaktadır. Örneğin, YouTube’da yayınlanan bazı muhalif içerikler
milyonlarca kişi tarafından izlenmekte, Kremlin’in politikalarına eleştirel bir
perspektif sunmaktadır. Ancak, devletin sosyal medya platformlarını denetleme
çabaları ve bazı içerikleri engelleme girişimleri, bu mecraların da tamamen
özgür bir alan olmadığını göstermektedir.
Propaganda,
Rusya’da özellikle uluslararası kriz dönemlerinde daha belirgin bir hale
gelmektedir. Örneğin, 2022 yılında başlayan Ukrayna savaşı sırasında, devlet
kontrolündeki medya, Batı’nın yaptırımlarını “Rusya’nın bağımsızlığına yönelik
bir tehdit” olarak sunmuş ve halkın büyük bir bölümünde bir dayanışma duygusu
yaratmayı başarmıştır. Medyanın bu tür kriz dönemlerinde ürettiği söylemler,
yalnızca hükümet politikalarını meşrulaştırmakla kalmamış, aynı zamanda halk
arasında Batı’ya karşı bir “biz ve onlar” algısını da pekiştirmiştir.
Rusya’da
medya, halkın devlet politikalarına yönelik algısını şekillendirirken, aynı
zamanda ulusal gururu öne çıkaran bir araç olarak kullanılmaktadır. Tarihi
zaferler ve ulusal başarılar, medya içerikleriyle sürekli vurgulanmakta ve
halkın devlete olan bağlılığı güçlendirilmektedir. Bununla birlikte, ekonomik
sıkıntılar ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanması gibi meseleler, özellikle
genç nesiller arasında devlet kontrolündeki medya içeriklerine yönelik bir
güvensizlik yaratmaktadır. Bu nedenle genç nesil, alternatif bilgi kaynaklarına
yönelerek, kendi bakış açılarını geliştirmeye çalışmaktadır.
3.
Sosyal Hareketler ve Protesto Kültürü
Rusya’da
halkın devlete ve siyasete yaklaşımı, son yıllarda artan protesto
gösterileriyle yeni bir boyut kazanmıştır. Özellikle büyük şehirlerde
düzenlenen protestolar, halkın siyasi katılımının ve farkındalığının arttığını
göstermektedir. 2021 yılında gerçekleşen Alexey Navalny protestoları, bu duruma
iyi bir örnektir. Navalny’nin tutuklanmasını protesto eden binlerce kişi,
Moskova ve St. Petersburg başta olmak üzere birçok şehirde sokaklara döküldü.
Bu protestolar, gençlerin ve orta sınıfın siyasete olan ilgisinin arttığını
göstermesi açısından dikkat çekiciydi. Özellikle 20’li yaşlardaki gençlerin
protestolara katılımı, Rusya’da yeni bir siyasi bilinç dalgasının habercisi
olarak görüldü. Ancak protesto kültürü, baskıcı devlet politikaları nedeniyle
sınırlı bir etkiye sahiptir. Gösterilere katılanlar, sık sık polis
müdahalesiyle karşılaştılar ve ağır cezalara maruz kaldılar. Bu durum, birçok
insanı protestolardan uzak tutarken, aynı zamanda hükümete yönelik
eleştirilerin bastırılmasına neden oldu.
Buna
rağmen, sosyal hareketler halkın devlete ve siyasete olan bakışını dönüştürmeye
devam etmektedir. Örneğin, çevre sorunları üzerine düzenlenen yerel
protestolar, daha küçük çaplı olmasına rağmen halkın ilgisini çekmektedir.
Krasnoyarsk’ta bir kimyasal fabrikaya karşı düzenlenen protestolar, bölgedeki
halkın yerel yönetimden hesap sormaya başladığını gösteren küçük bir örnektir. Bu
eylemler sadece bireylerin siyasi sistemle olan ilişkisini değil, aynı zamanda
kolektif bilincin gelişmesini de sağlamaktadır. Protestolara katılan bireyler,
devletin sosyal ve çevresel politikalardaki yetersizliklerini sorgularken, bu
sürecin toplumsal dayanışmayı artırdığı gözlemlenmektedir. Diğer yandan,
sıklıkla karşılaşılan cezalar ve baskı, bu dayanışmanın çok daha gizli bir
şekilde yürütülmesine yol açmaktadır. Örneğin, söz konusu sosyal hareketlerin
dijital platformlara kaydığı ve çevrimiçi dayanışma ağlarının öne çıktığı
görülmektedir. YouTube, TikTok ve Telegram gibi platformlar, protesto
çağrılarını yaymak ve fikir alışverişi yapmak için etkin bir şekilde
kullanılmaktadır.
4.
Kültürel Kodlar ve Siyaset
Rus
halkının devlete ve siyasete bakışını anlamak için kültürel kodlara bakmak
gerekir. “Devlete bağlılık” ve “kolektif dayanışma” gibi kavramlar, Rusya’nın
tarihsel ve kültürel geçmişinden beslenir.
Rusya’da
devlet, tarih boyunca halkın yaşamında merkezi bir rol oynamıştır. Çarlık
döneminden Sovyetler Birliği’ne kadar, devlet her zaman güçlü bir otorite
olarak algılanmış ve halkın güvenliğini sağlamıştır. Bu tarihsel miras,
günümüzde de halkın devlete olan bağlılığını açıklayan önemli bir faktördür. Örneğin,
yaşlı nesiller arasında sıkça dile getirilen bir söz, bu kültürel kodu özetler:
“Biz devleti koruruz, çünkü devlet bizi korur.” Bu anlayış, özellikle kriz
dönemlerinde devlete olan desteği artırır. COVID-19 pandemisi sırasında, halkın
büyük bir kısmı devletin aldığı sert önlemleri kabul etmiş ve bu durumu “ulusal
çıkarların korunması” olarak değerlendirmiştir.
Kültürel
kodlar, aynı zamanda bireysel özgürlüklerin sınırlı olduğu bir toplumsal yapıyı
da destekler. Örneğin, Rus halkının büyük bir kısmı, Batı’daki birey odaklı
yaklaşımları “aşırı” olarak değerlendirir ve kolektif dayanışmayı daha önemli
bulur. Bu durum, bireysel eleştirilerin devlet otoritesine karşı yükselmesini zorlaştırmaktadır.
Bununla birlikte, kültürel kodların siyasete etkisi yalnızca birey-devlet
ilişkisiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda toplumun genel beklentilerini ve
siyasetin şekillenişini de belirler. Örneğin, çarlık döneminde ortaya çıkan
“Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi” kavramı, liderin güçlü ve sorgulanamaz bir
figür olması gerektiği düşüncesini yerleştirmiştir. Bu anlayış, modern Rusya’da
da kendini göstermekte ve lider merkezli bir siyasi kültürü desteklemektedir. Ayrıca,
çarlık ve Sovyet mirasının etkisiyle, Rusya’da çok sayıda bireyin siyasetçilere
özellikle ekonomik ve sosyal kriz dönemlerinde kurtarıcı rolü biçtiği
görülmektedir. Bu durum, seçmen davranışlarının pragmatik bir temele
dayandığını ve siyasi liderlerin otoriter tavırlarının geniş bir destek
bulabildiğini göstermektedir.
Tarihsel
mirasın ötesinde, kültürel kodlar çoğunlukla kolektif kimlik algısını
pekiştirir. Özellikle çevre sorunları, milli görevler ve uluslararası krizler
gibi konular, halkın devletle daha yakın bir dayanışma içinde olmasına yol
açar. Batı’nın yaptırımları ya da uluslararası eleştiriler karşısında, halkın
büyük bölümü bu eleştirileri “birlik olma” ve “devleti savunma” çağrılarıyla
yanıtlamaktadır.
5.
Devletin Sosyal Politikaları ve Halkın Beklentileri
Rusya'da
halkın devlete olan bakışında sosyal politikaların etkisi büyüktür. Sovyetler
Birliği’nden miras kalan sosyal devlet anlayışı, günümüzde de halkın devlete
yönelik beklentilerini şekillendirmektedir. Devletin sağlık, eğitim ve sosyal
güvenlik sistemlerine yönelik politikaları, halkın yaşam kalitesini doğrudan
etkileyen unsurlar arasında yer alır. Örneğin, devlet tarafından sağlanan
ücretsiz sağlık hizmetleri, özellikle kırsal kesimlerde yaşayan halk için
hayati öneme sahiptir. Ancak büyük şehirlerde bile sağlık hizmetlerinin
kalitesi ve erişilebilirliği tartışma konusudur. Birçok insan, devlet hastanelerindeki
uzun bekleme sürelerinden şikâyet ederken, özel sağlık hizmetlerine erişim
sadece yüksek gelir grubundakilere açıktır. Bu durum, halkın devlete olan
güvenini zayıflatabilmektedir.
Sağlık
hizmetlerinin yanı sıra, eğitim politikaları da benzer bir şekilde halkın
devlete bakışını etkiler. Rusya’da devlet tarafından sağlanan ücretsiz eğitim
sistemi, birçok aile için büyük bir avantaj olarak görülmektedir. Ancak, Sovyet
dönemindeki prestijli eğitim kurumlarının aksine, günümüzdeki okullar ve
üniversiteler arasındaki kalite farkı eleştirilere yol açmaktadır. Örneğin,
Moskova Devlet Üniversitesi gibi prestijli kurumlara giriş, çoğunlukla maddi
olanaklara ve sosyal bağlantılara dayanırken, kırsal kesimlerdeki okulların
altyapı eksiklikleri halkın devlete olan güvenini sarsmaktadır. Köy okullarında
temel malzeme eksikliklerinden tutun da öğretmen kadrosunun yetersizliğine
kadar birçok sorun, eğitim sisteminin kalitesini düşürmektedir.
Rusya'nın
düşük doğum oranlarını artırmaya yönelik uygulamaları, devletin sosyal
politikalarının bir diğer önemli ayağını oluşturur. 2007 yılında başlatılan
“Anne Sermayesi” programı, ikinci ve sonraki çocuklarını doğuran annelere
devlet desteği sağlamayı amaçlamıştır. Bu program, birçok aile için ekonomik
bir rahatlama sağlasa da genç nesiller arasında aile kurmaya yönelik
isteksizliği tam anlamıyla değiştirememiştir. Örneğin, 2020 yılında yapılan bir
ankette, gençlerin %40’ı ekonomik belirsizlikler nedeniyle çocuk sahibi olmayı
ertelediklerini belirtmiştir. Aynı zamanda, şehir yaşamının getirdiği yüksek
maliyetler ve kariyer hedefleri, gençler arasında aile kurma kararlarının
gecikmesine yol açmaktadır.
Öte
yandan, sosyal politikaların halkı memnun etmekten uzak kaldığı noktalarda,
halkın devlete yönelik eleştirileri artmaktadır. Örneğin, emeklilik yaşının
yükseltilmesi, özellikle yaşlı nesiller tarafından tepkiyle karşılanmıştır.
Emeklilik maaşlarının düzeyi de halk arasında sıklıkla tartışılan bir konudur;
birçok emekli, aldıkları maaşların günlük temel ihtiyaçlarını karşılamaktan
uzak olduğunu dile getirmektedir. Kısacası devletin sosyal politikaları, halkın
devlete duyduğu güveni önemli ölçüde belirleyen bir faktör olmaya devam
etmektedir. Sosyal yardımların yetersiz kaldığı ya da toplumdaki
eşitsizliklerin artış gösterdiği durumlarda, halkın devlete olan görüyü daha
olumsuz bir hal almaktadır.
6.
Halkın Küresel Siyasete Bakışı ve Rusya’nın Rolü
Rusya
halkının küresel siyasete bakışı, büyük ölçüde devlet medyası ve tarihsel
olaylardan etkilenmektedir. Tarih boyunca Rusya’nın bir süper güç olarak
görülmesi, halkın küresel siyasetteki rolüne dair algısını şekillendiren temel
bir faktördür. Halkın büyük bir kısmı, Rusya’nın uluslararası arenada güçlü bir
aktör olarak kalması gerektiğine inanır. Örneğin, 2014 yılında Kırım’ın ilhakı,
halk arasında büyük bir memnuniyetle karşılanmış ve “Rusya'nın yeniden
dirilişi” olarak değerlendirilmiştir. Birçok kişi, bu olayın Batı’ya karşı bir
zafer olduğunu düşünmüş ve Vladimir Putin’in liderliğini desteklemiştir. Aynı
şekilde, Suriye’deki askeri müdahale, Rusya’nın uluslararası alandaki gücünü
yeniden vurgulayan bir hamle olarak görülmüştür. Benzer şekilde bugün
yaşanmakta olan Ukrayna’ya yönelik askeri harekât da halkın büyük bir çoğunluğu
tarafından desteklenmekte ve bir gurur nişanesi olarak kabul edilmektedir.
Ancak
genç nesiller arasında bazı farklı durumların olduğunu da belirtmekte fayda
var. Globalleşmenin etkisiyle Batı kültürüne daha açık olan gençler, Rusya’nın
küresel siyasetteki agresif tutumunu kimi zaman eleştirebilmektedir. Örneğin,
yurtdışında eğitim alan bir genç, Rusya’nın Batı ile ilişkilerindeki
gerginliklerin günlük yaşamlarını nasıl etkilediğini daha net bir şekilde görebilmekte.
2022 yılında yapılan bir ankette, 18-25 yaş arası gençlerin %30’u, Rusya’nın
Batı ile daha dostane ilişkiler geliştirmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca,
sosyal medya ve çevrimiçi platformlar, gençlerin dünya olayları hakkındaki
farkındalığını artırırken, devlete ve geleneksel medyaya olan güvenlerini
azaltabilmektedir. Ayrıca gençlerin önündeki en büyük engel ise kendi
kitlelerini siyasi alana empoze edemeyecek olmalarıdır. Bugün Rusya’da gençler
siyaseten bir araya gelip organize olmaktan çok uzaktalar.
Küresel
siyasete bakış da halk nazarında aynı zamanda ekonomik yaptırımlar ve
uluslararası izolasyon gibi konularla da ilişkilidir. Halkın büyük bir kısmı,
Batı tarafından uygulanan yaptırımları “Rusya’ya karşı bir komplo” olarak görse
de bu yaptırımların günlük yaşam üzerindeki etkisi tartışılmazdır. Örneğin,
ithal ürünlere erişimin zorlaşması ve fiyat artışları, halkın günlük
alışkanlıklarını doğrudan etkilerken, bu durum devlete duyulan güveni
zedeleyebilmektedir. Bunun yanı sıra, ekonomik zorlukların özellikle alt ve
orta sınıf üzerindeki baskıyı artırması, halkın devlete karşı olan
eleştirilerini daha gür bir sesle dile getirmesine neden olmaktadır.
7.
Geleneksel Değerler ve Modernleşme Arasında Halkın Tavrı
Rusya’da
halk, geleneksel değerler ile modernleşme arasında bir denge kurmaya
çalışmaktadır. Bu durum, halkın devlete ve siyasete bakışında önemli bir rol
oynar. Geleneksel değerler, özellikle kırsal bölgelerde ve yaşlı nüfus arasında
daha güçlü bir şekilde hissedilirken, genç nesiller modernleşme ve bireysel
özgürlükleri daha çok önemsemektedir.
Geleneksel
değerlerin en önemli unsurlarından biri aile kavramıdır. Rusya’da aile,
toplumsal yapının temel taşı olarak görülür. Devletin aileyi koruma
politikaları, halkın desteğini kazanmak için sıklıkla vurgulanır. Örneğin,
çocuk sahibi olan ailelere verilen devlet teşvikleri, halk arasında olumlu
karşılanır. Ancak, modernleşmenin etkisiyle genç nesiller arasında bireysel
kariyer ve özgürlük gibi kavramlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Özellikle
büyük şehirlerde yaşayan gençler, evlilik ve çocuk sahibi olma gibi geleneksel
değerlere daha mesafeli yaklaşmaktadır. Bunun yerine, kariyerlerini geliştirme
ve yurtdışında yaşama gibi modern hedeflere odaklanmaktadırlar.
Dini
değerler de bu gelenek-modernleşme çatışmasının bir parçasıdır. Rus Ortodoks
Kilisesi, son yıllarda devletle olan yakın ilişkisi sayesinde toplum üzerindeki
etkisini artırmıştır. Örneğin, kilise liderlerinin LGBT haklarına karşı tutumu,
geleneksel değerleri savunan kesimlerde destek bulurken, modernleşmeyi savunan
gençler arasında eleştirilere yol açmaktadır. Kilisenin eğitim ve kültürel
alanlardaki etkisi de büyümüştür; bazı okullarda dini derslerin zorunlu hale
getirilmesi, modern ve seküler bir eğitim sistemini savunan aileler tarafından
eleştirilmiştir. Ayrıca, kilisenin toplum üzerindeki bu baskın rolü, özellikle
şehirlerdeki liberal kesimler tarafından siyasi otoritenin bir aracı olarak
algılanmaktadır.
Modernleşme,
büyük şehirlerde daha belirgin bir şekilde görülmektedir. Moskova ve St.
Petersburg gibi şehirlerde yaşayan gençler, Batı kültürüne daha açık bir yaşam
tarzını benimseyebilir. Örneğin, yabancı müzik festivalleri, modern sanat
etkinlikleri ve global markaların popülerliği, bu şehirlerdeki hayatın bir
parçası haline gelmiştir. Bunun yanı sıra, internet ve sosyal medya gibi modern
iletişim araçları, genç nesillerin dünya görüşlerini genişletmiş ve farklı
kültürlere olan ilgilerini artırmıştır. Ancak, bu durum kırsal bölgelerde hala
sınırlıdır ve geleneksel yaşam tarzı devam etmektedir. Kırsal bölgelerde
internet erişiminin sınırlı olması ve ekonomik imkanların daha kısıtlı olması,
modernleşme sürecinin yavaş ilerlemesine neden olmaktadır. Modernleşme ile
geleneksel değerler arasındaki bu çatışma, halkın devlete olan bakışını da
ikiye böler. Geleneksel değerleri savunanlar, devletin bu değerleri koruma
görevini üstlenmesi gerektiğini düşünürken, modernleşmeyi savunanlar, devletin
bireysel özgürlükleri artırması gerektiğini savunur. Örneğin, 2021 yılında
yapılan bir ankette, gençlerin %40’ı bireysel özgürlüklerin daha fazla
korunması gerektiğini belirtirken, yaşlıların %60’ı geleneksel değerlerin
korunmasını öncelik olarak gördüğünü ifade etmiştir. Bu bölünme, siyasal
partilerin ve liderlerin halkın farklı kesimlerine hitap etme stratejilerini de
şekillendirmektedir. Geleneksel değerlere vurgu yapan politikalar, kırsal
bölgelerde ve yaşlı nüfus arasında destek bulurken, modernleşme yanlısı politikalar
şehirlerde ve gençler arasında daha fazla karşılık bulmaktadır. Geleneksel
değerler ile modernleşme arasındaki bu denge arayışı, Rus toplumunun kimliğini
ve gelecekteki yönelimlerini şekillendiren temel unsurlardan biri olmaya devam
etmektedir. Devletin bu iki zıt eğilim arasında nasıl bir denge kuracağı,
halkın devlete olan güvenini ve destek seviyesini belirleyecek önemli bir
faktör olmaya devam edecektir
Sonuç
Rusya halkının devlete ve siyasete
bakışı, tarihsel miras, kültürel kodlar ve modern dünyanın etkileriyle
şekillenmiş karmaşık bir yapıya sahiptir. Çarlık döneminden Sovyetler
Birliği’ne ve modern Rusya Federasyonu’na uzanan süreçte, güçlü lider figürüne
duyulan güven ve devletin merkezi rolü, toplumun kolektif bilincinde kalıcı bir
yer edinmiştir. Bununla birlikte, modern dönemde genç nesiller arasında değişen
siyasi algılar, artan protesto kültürü ve sosyal medya gibi araçların etkisi,
bu köklü anlayışta dönüşüm sinyalleri vermektedir.
Yerel yönetimlerin halkın
ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaması, seçim sistemine duyulan güvensizlik ve
devlet kontrolündeki medyanın etkisi, siyasete olan katılımı sınırlayan temel
faktörler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, büyük şehirlerde yaşayan
genç nesillerin artan eleştirel bakış açısı ve alternatif bilgi kaynaklarına
yönelimi, toplumdaki değişim dinamiklerini gözler önüne sermektedir. Bu durum,
Rusya toplumunun farklı kesimlerinde siyasete ve devlete yönelik algılar
arasında belirgin bir farklılaşmayı işaret etmektedir.
Kültürel kodlar ve modernleşme
arasındaki çatışma, toplumun gelecekteki yönelimlerini şekillendirecek kilit
unsurlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Geleneksel değerlere bağlılık, kırsal
kesimlerde ve yaşlı nüfus arasında hâlâ güçlü bir şekilde hissedilirken,
modernleşme ve bireysel özgürlük arayışı, genç nesillerin öncelikleri arasında
yer almaktadır. Bu farklılaşma, devletin sosyal politikalarına ve uluslararası
arenadaki rolüne yönelik algılara da yansımaktadır. Özellikle Batı ile olan
ilişkilerdeki gerilimler, halkın devleti savunma refleksini güçlendirmekle
birlikte, ekonomik yaptırımlar ve günlük yaşam üzerindeki etkiler, devlete
duyulan güveni zaman zaman zayıflatmaktadır.
Kaynakça
1.
Левада-Центр.
"Общественное мнение-2023" (Kamuoyu-2023). Erişim: www.levada.ru.
2.
Российский
государственный социологический центр (VTsIOM). "Доверие институтам
власти: динамика и факторы влияния" (Kamu Güvenliği: Dinamikler ve
Etki Faktörleri). Erişim: www.wciom.ru.
3.
Светлана
Стивенсон. Gangs of Russia: From the Streets to the Corridors of Power.
Cornell University Press, 2015.
4.
Richard
Sakwa. Russia Against the Rest: The Post-Cold War Crisis of World Order.
Cambridge University Press, 2017.
5.
Татьяна
Заславская. Социальная структура современного российского общества.
Наука, 2002.
6.
Fiona
Hill ve Clifford Gaddy. Mr. Putin: Operative in the Kremlin. Brookings
Institution Press, 2015.
7.
Российский
статистический ежегодник (Rosstat Yıllığı). Статистический ежегодник
Российской Федерации-2023. Erişim: www.gks.ru.
8.
Марлен
Ларюэль. Русский национализм: идеология и политика в путинской России.
Новое литературное обозрение, 2019.
9.
Alexander
Lukin. Russia's Foreign Policy and the Conflict in Ukraine. Routledge,
2016.
10. Юрий Левада. Социология в
России. Московская школа социальных и экономических наук, 2000.
11. The Moscow Times. “Generation Z
in Russia: Between Tradition and Globalization.” Erişim: www.themoscowtimes.com.
12. Carnegie Moscow Center. “Public
Opinion in Putin’s Russia.” Erişim: carnegie.ru.
13. BBC Russian Service. “Analyzing
Russian Public Opinion.” Erişim: www.bbc.com/russian.
Yorumlar
Yorum Gönder